ALİ YOLU - ALEVİ İSLAM TOPLUMU
Alevitisch Islamische Gemeinde e.V.

ALEVİ İSLAM

Alevîlik Dini İslâm, Kitabı Kur’an; Allah’a kul, Hz. Muhammet’e bağlı, Hz. Ali’ye Talip, Ehlibeyt yolunu süren; Hacı Bektaş-ı Veli’nin “eline, beline, diline sahip” olma düşüncesini ilke edinen; iyi düşünce, iyi söz ve iyi davranışta kendini bulan; Tanrı korkusu yerine sevgisini benimseyen; zâhiri bâtınla, bâtını zâhirle birleştiren; Şeriat kapısını aşıp Marifet yoluyla Hakikat dünyasına ulaşan; Kur’an’ın şekline değil, özüne inen; akıl ve gönül ile ruhsal olgunlaşma yoludur. Alevî-İslâm anlayışı; İslâmiyet’in Kur’an’a dayalı, Hz. Muhammet’in buyruklarına göre, İslâm’ı evrensel boyutları ile yorumlayıp yeryüzü insanlığına yeni kapılar açan bir büyük düşünce akımı olan, tasavvuf felsefesiyle hayat bulan, bir insan bütünlüğüdür. Özünü insan sevgisinde bulur ve Tanrı’nın insanda tecelli ettiğine inanır...

Alevîlik, İslâm dininin özüdür; manasıdır. Alevîlik, İslâm içinde insanîdir, aklîdir, ahlâkîdir. Hz. Ali inancının, Kur’an ayetlerinin yorumudur. Alevîlik, bir içdünya olayıdır; hissederek yaşamaktır, insan olan herşeyi özünde duymaktır.

Alevî-İslâm anlayışı; Hoca Ahmet Yesevi, Ebul Vefa, Hacı Bektaş-ı Veli, Yunus Emre, Pir Sultan Abdal ve Anadolu Erenleri gibi Kur’an’ı en iyi yorumlayan filozof velilerin görüşlerinden ilham alarak hayat alanı bulmuştur. Anadolu’yu İslâmlaştıran bir yorumdur.

 Alevîlik, İslâm dinin özüdür; manasıdır. Alevîlik, İslâm içinde insanîdir, aklîdir, ahlâkîdir. Hz. Ali inancının, Kur’an ayetlerinin yorumudur. Alevîlik, bir içdünya olayıdır; hissederek yaşamaktır, insan olan herşeyi özünde duymaktır. Alevîlik, Hz. Muhammet-Ehlibeyt taraftarı, Hz. Ali ve onun soyundan gelenlere büyük bir saygı ve muhabbetle bağlılıktır. Alevîlik, Ehlibeyt’in yoludur. Alevî-Bektaşî; kendisini her anlamda yetiştirmiş, kâmil insan demektir. Alevîlik, dışyüzü ile halka ve içyüzü ile Hakk’a bakan bir inançtır. Alevîlik, görünüş itibari ile İmam Cafer-i Sadık içtihatlarına göre hareket eder ve onun yolunu sürer.

Alevîlik, İslâm dinini de Kur’an yorumu ile kabul eder. Kur’an’ın gerçek manasına vâkıftır ve tüm mevcudatın, Hakk’ın kendi öz varlığından ibaret olduğuna inanır ve bilir. Alevîlik, İslâm içerisinde doğmuştur; Kur’an-ı Kerim’in yorumudur ve İslâm’dır. Toplumsal, kültürel, yapısal ve inançsal kimlik oluşmasında etkili olan inançsal temeller yaratmıştır. Bu nedenlerden dolayı İslâm’ın içindedir. Alevîlik (Alevî = Ali + Evi); Hz. Ali’nin soyundan gelip de onun tasavvufî yolunu izleyenler ile O’nun soyundan gelen (Seyit, Şerif Hacegân kollarından olan) herhangi bir Mürşit’e ikrar verip bağlananlardır. (Âl-i Beyt = Yüce Ev) Temelde, Hz. Ali’nin soyuna mahsus olan bu isme, sonradan ikrar verip bağlananlar da katılmıştır. “Alevî”, Hz. Ali Ailesi’nin adıdır. Hz. Ali’ye bağlı olan, O’nu seven, Hz. Ali’nin yolundan giden Hz. Ali’nin taraftarlarına “Alevî” denir. Ali’yi sevenlerdir. Alevîliğin tanımlamasını, 941-942 yılında Ebu Dulaf yapmıştır. Alevîlerin Ali sevgisi, taraftarı içinde Ehlibeyt sevgisiyle Ali’yi ve ev halkıyla sevenler, taraftarı olanlar, izinden gidenlere Alevî denir. Alevîler, Ehlibeyt’i sevenlerdir. “Tevellâ Taraftarları” da denilir. Sevmeyenlere de “Teberra” denilir. Alevîlik, Hz. Muhammet’in son dönemlerindeki gelişmeler içerisinde belirmeye başlar. Tasavvufa eğilimli sufî çevrelerin ve Hz. Ali’nin etrafında toplanırlar. İşte, Alevî-İslâm İnancı; erdemliği, yüceliği, insancıllığı, barışı sağlayan ve insanlığın özlem duyduğu paylaşımcılığı gerçekleştirecek birinci yol olduğu; gerek inanç bakımından, gerekse ahlâk esasları açısından dünyanın en insancıl, en özgün, en ahlâklı, en görkemli inanç ve kültür bütünlüklerinden biridir. Alevî; kelime olarak “Ali’ye ait” veya “Ali’ye bağlı olma” anlamına gelir. Alevîlik, her ne kadar ‘Hz. Ali’ye ve yakınlarına taraftar’ anlamında ise de, aslında sadece ‘Hz. Ali’ye yakın olmak’ anlamında anlaşılmamalıdır. Alevîlik; Kur’an ve Alevî-İslâm’ı, Hz. Ali’nin anlayıp anlattığı gibi anlamak demektir. Alevîlik; İslâm inancını, özünde beslediği amaçlar doğrultusunda anlamaya çalışan, insanda yücelmeyi, ‘şekil şartları’ndan daha çok içsellikte arayan, İslâm’ın tasavvufî bir yorumudur. Buna göre, Alevîlerin İslâm içindeki yeri şöyledir: Dini İslâm, kitabı Kur’an, Allah’a kul, Hz. Muhammet’e ümmet, Hz. Ali gibi Ehlibeyt’in yolunu süren, yani Kur’an’ı ve İslâm’ı, Hz. Ali gibi anlayan ve Oniki İmamlar’ın inancını sürdürenlerdir. Alevîlik; Allah, Muhammet, Ali kutsallığını kalbinde taşıyan, Hz. Ali’nin adaletinden ayrılmayan, temelinde insan sevgisi bulunan her dine, mezhebe, inanca saygı duyan ve hoşgörü ile bakan; dil, din, ırk, renk, farkı gözetmeyen; eline, diline, beline sahip olma ilkelerini şart koşan; gelmek isteyen inançlı insanları çatısı altına alarak manevi susuzluklarını gideren; insanları, yaşadıkları toplumda kendi istekleriyle kendi kendilerini yargılamalarını sağlayan; laik, demokrat, eşitlikçi, katılımcı, paylaşımcı düşünceyi savunan; Şeriat’ın bağnaz kurallarına bağlı olmayan ve onu reddeden, İslâm dinini kendine göre ve Sünnî inancın dışında yorumlayan; aslı doğruluk, kemali dostluk, cevheri merhamet, görüşü eşitlik, hazinesi bilgi, meyvesi sevgi hamuru ile yoğrulmuş; İnsan-ı Kâmil ve erdemli insan yaratmayı öngören; korkuyu aşıp sevgi ile Tanrı’ya yönelen; Enel Hak ile insanın özünde Tanrı’yı gören, Yaratan ile Yaratılan ikiliğinden Varlık Birliğine varan, edep ve ahlâkı yaşamın temeline oturtan, insanı yücelten, hamurunda, hem ilâhiliğin hem de irfaniliğin mayası bulunan; kişinin ahlâklı ve karakterli yaşam ilkelerini belirleyen, Hz. Muhammet ve Hz. Ali’den neslin imametini teberra ve tevellâ ilkesi ile sahiplenen; dini, biçim ve şekil olarak değil, gerçek anlamıyla algılayan; dini, bağımsız bir irade gücü ve bâtınî özelliği ile evrimleştiren, akıl ve iman bütünlüğünde birleştiren ve tüm bunları Kırklar Cem’i ile yürüten bir inanç sistemidir. Alevî-İslâm inanç ve felsefesi, Sünnî-İslâm inanç ve felsefesinden çok farklıdır. İslâm’ın iki temel inanç kolundan biri olan Sünnîlik, devlet ile bütünleşmenin ve İslâm Ortodoks temsilcisi olmanın verdiği farklarla artık güçlü olan kanadın; bu gücü rahmet ile değil, zulmet ile kullananların elinde hürriyetleri boğulan Alevîler ise, özgür olmayan kanadın temsilcileri olmuştur. Ortodoks İslâmiyet; seven bir ümmetin değil, korkan bir ümmetin; hayatı kalıplayan, her türlü yeniliğe kapalı olan ve bunları din adına koyan bir ümmetin; bilmediği bir dil ile ibadet etmek yüzünden, dininin gerçek mesaj ve anlamını kavramaya fırsat bulamayan şekilci bir ümmetin; ibadeti yasaksavar gibi yapan, dinimizi, yalnız namaz borcunu, oruç borcunu ve benzerlerini ödemek şeklinde anlayan ve bu işlevleri yerine getirmekle dinsel ödevlerini tamamlamış olmak gibi yanıltıcı ve aldatıcı bir tatminkârlığa kendilerini kaptıran bir ümmetin sembolü olmuştur.

Alevî ibadetinin hayatını dolduran şey; şekil, protokol, ezber değil; Edep-Erkân’dır. Hayat bir eylemdir; insana yakışır yaşamak, eylemin insana yakışır olanını kullanmaktır. Alevîlikle bu Edep’tir. Yani asıl insan; yapabileceğiyle değil, yaptıklarıyla insandır. Gerçekleştirdiklerinin bir toplamıdır. Alevîlik; Hilâfetçi değil, Cumhuriyetçidir! Dogmacı değil, akılcıdır! Dinsel dogmalar, özgürce yorumlanarak... insana düşünme fırsatı tanımayan imana yan durarak, şekle değil öze, biçime değil ruha yönelerek edep ve erkân üzere yaşar. Zâhiri bâtın ile, namazı niyaz ile, camiyi cem ile, Kıbleyi insan ile, Kâbe’yi gönül evi ile ve Hasrı Sudur ile, kıyası içtihat ile, kaderciliği özgür irade ile, kulluğu özgür insan ile, Tanrı korkusunu Hak sevgisi ile, Yaratan-Yaratılan ikiliğini varlığın birliği ile, biatı, kötüye değil haklı ve adil olana lâyık görmek ile, Arabî âdet ve icaplarını, ata evi gelenek ve görenekleri ile, Dini, akıl-gönül sentezi ile karşılayarak; şeriat dünyasını aşıp tarikat dünyasında, hatta ondan da öte, marifet dünyasında kendini yeni temel ve boyutlarda inşa etmiştir. İşte bütün bunları hayatıyla özdeşleştirerek yaşayandır Alevî!

Alevîlik, İslâm’ın Ehlibeyt yorumu ve anlayışıdır. Hz. Muhammet ile nübüvvet son bulmuş, Hz. Ali ile velâyet dönemi başlamıştır. Alevîlik, Kur’an ve İslâm’ı Ehlibeyt yorumuyla kabullenmiştir. Merkeze insanı koyar. Muhammet Zâhir, Ali Bâtın’dır; burada Alevîlik, iki yönlü olarak dinin sadece zâhiri anlamına değil, bâtınî (içsel) yorumuna daha çok önem verir. Korkuyla değil, sevgi ve aşk ile Tanrı’ya yönelen, insanın özünde Tanrı’yı gören, yetmişiki milleti bir gözle gören, yaratılmışı Yaratandan ötürü seven, bütün âlemi, Tanrı’nın yansıması gören, can incitenin de Tanrı’yı incittiğine inanan, İslâm’ın sevgi, aşk ve gülen yüzüdür Alevîlik. Alevîlik, Sünnî-İslâm inancından farklı bir yapıya sahiptir. Sünnî-İslâm anlayışı, Emevîler’in devamıdır. Alevîlik ise, Ehlibeyt inancının devamı ve süreğidir.

 Alevîlerin, İslâm Dini içerisindeki yeri ve Alevî İslâm deyiminin açıklanması

Cenabı Hak, Kur’an’da: “Bugün size dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’ı beğendim.” buyuruyor. (Maide suresi, 3. ayet). Bu tanıma göre Alevîlerin İslâm içindeki yeri şöyledir: Dini İslâm, kitabı Kur’an, Allah’a kul, Hz. Muhammet’e ümmet, Hz. Ali’ye Talip, Ehlibeyt’in yolunu süren, insanı merkeze koyarak tüm inançlara saygı duyan, inançlarından dolayı hiç kimseye hor bakmayan, onları zor kullanarak kimseyi rencide etmeden ama irşat yolu ile kişinin reyine bırakarak, yola girene de özü ve sadakatle bağlananı can kardeşi bilip onu bağrına basmanın adıdır, yoludur.

Alevîlikte dinin şartları

1. Tevhit: Allah’ın varlığına ve birliğine inanmak.

2. Nübüvvet: Hazreti Muhammet’i gönderilen elçi olarak görmek, emirlerini uygulamak.

3. İmamet: Hz. Ali ve Oniki İmamlar’a inanmak.

4. Velâyet: Din ve dünya işlerinde Kur’an’a, İmamet’e ve sonra Velâyet’e inanmak.

5. Adalet: Allah’ın mutlak adil olduğuna, melekler yoluyla denetlediğine inanmak.

6. Mead: Allah’ın emirlerine uyanların ödüllendirilip cennete, emirlerini dinlemeyenlerin yargılanıp cehenneme konulacağına inanmaktır.

Alevîlik bir mezhep midir?

Alevîlik, bir mezhep değildir! Kur’an-ı Kerim’in ve İslâm’ın bir yorumudur. Alevîlik, hiçbir mezheple kayıtlanmamış olmasına rağmen; tüm mezheplerin maksat ve gayesini bilir ve mezheplerin de resmi statüye kavuşturulmasının siyasal olup bir kesimin amacına yönelik hizmet amaçlı olarak idame ettirildiği göz önüne alınarak onlar da kendilerini ‘Caferî’ olarak adlandırmışlar. Bunun nedeni ise, dönemin hak imamı İmam Cafer-i Sadık Hazretleri’nin dönemine denk gelmesidir. Alevîlik, ilke olarak mezhepler üstü bir inancın İslâm’a bağlı bir yorumudur. Buna rağmen, Sünnî-İslâm’da olduğu gibi Alevî-İslâm’da da tarih içinde mezhepler çıkmıştır. Bunun en bilineni de Anadolu’daki ‘İmam Cafer-i Sadık’ mezhebidir. Anadolu insanının düzeninde, Alevî-İslâm inancının etkileri vardır. Anadolu’da bugün, Alevî-İslâm inancına veya değişik mezhep yorumlarına inanan birçok insan vardır. Bu inanç, yorum ve geleneklerin başında ‘Musahiplik, Kirvelik, ölüm ve doğum’ gibi yaşamla ilgili törenler en önde gelen geleneklerdir. Bu gelenek ve göreneklerin birçoğunda Alevî-İslâm inancının izleri ve uygulamaları mevcuttur.

 

Şiîlikle Alevîlik arasındaki farklar ve ortak noktalar

Şiîlik, Arapça’da “Ş.Y.A harflerinin kökeninden” gelme bir kelimedir ve yaygın olarak “Taraflar” anlamına gelir. Bu, Hz. Ali ve Ehlibeyt taraflarıdır. Alevî; kelime olarak “Ali’ye bağlı olanlar” anlamına gelir ve Hz. Ali’nin soyundan gelenlerin isimlerinin önüne konulan bir takıdır. Şiîler ve Alevîler, her ikisi de Ehlibeyt ve Oniki İmamlar’a bağlıdır ama inanç temelleri ayrıdır. Bunun dışında, ibadet, uygulama, düşünce yapısı olarak da birbirinden farklıdırlar.

1. Şiîlikte, ikrar ve biat yoktur, sadece tanıklık ve bağlılık vardır; Alevîlikte ise ikrar, biat ve teslimiyet vardır.

2. Şiîlikte, minhâc (aydınlık yol) yani tasavvuf ve tarikat yoktur; Alevîlik ise minhâc ve erkân, yani tasavvuf yoludur (aydınlık yoludur). Ehli Sünnet gibi hareket eder ve Sünnî düşünceyi paylaşırlar.

3. Şiîlikte, şeriata bağlı kalınır; Alevîlik ise, şeriat, tarikat, marifet ve hakikat aşamalarını kabul eder.

4. Şiîlikte, Musahip olma koşulu yoktur; Alevîlikte ise Musahip olma koşulu vardır.

5. Şiîlikte, mut’a nikâhı evlilikleri kabul edilir; Alevîlikte ise mut’a nikâhının varlığı kabul edilmez. Genellikle tek eşliliği kabul eder.

6. Şiîlikte, zikir, semah ve müzik ibadete sokulmaz; Alevîlikte ise bunlar ibadetin temel öğeleridir.

7. Şiîlikte, dinin şartı beştir: Tevhit, Adalet, Nübüvvet, İmamet ve Mead’dır; Alevîlikte ise altıdır. Alevîlikte, yukarıdaki beş şarta Velâyet inancı da eklenir. Bunlar, ‘Usul-i Din’dir.

8. Şiîlikte, dinin ayrıntılara ait koşulları (Fürû-i Din) ondur: 1-Namaz, 2-Oruç, 3-Hac, 4-Zekât, 5-Cihat etmek, 6-Humus, 7-Peygamber soyuna tevellâ etmek, 8- Peygamber ve Ehlibeyt düşmanlarını teberra etmek, (dışlamak) 9- İlâhi emirleri tutmak, 10-Yasaklarından kaçınmak.

9. Alevîlikte; ‘Mürşit, Rehber, Talip (veya Muhip), Yol Oğlu’ gibi kavramlar vardır; Şiîlikte bunların hiç biri yoktur.

10. Alevîlikte; ‘Pir, Mürşit, Rehber, Talip, Musahiplik’ gibi kavramlar vardır; Şiîlikte, bunlar yoktur.

11. Alevîlikte; ‘şeriat, tarikat, marifet ve hakikat kapısı’ olmak üzere ‘4 Kapı’ ve her kapının 10 menzili olmak üzere ’40 Makam’ anlayışı vardır; Şiîlikte ise sadece şeriat vardır.

12. Alevîler, ibadetlerinde musiki ile cem olurlar. Şiîlikte ise bunlara yer verilmez.

Şiîlik ile Alevîlik arasındaki benzerlik; Ehlibeyt’in sevgisidir. Şiîlik, Şeriattir; Alevîlik, Tasavvuftur.

Alevîlikle Sünnî-İslâm arasındaki farklar

1. Alevîlik, tasavvufî-bâtınî yorumu esas alır; Sünnîlik ise Emevî şeriatına uygun hareketleri esas alır.

2. Alevîlik, Ehlibeyt yorumudur; Sünnîlik, Emevî yorumudur.

3. Alevîlik, sevgi ve aşk ile Hakk’a gitmeyi esas alır; Sünnîlik, korkuya ve şekle dayalı inancı esas alır.

4. Alevîlikte, 4 kapı 40 makam ile 3 sünnet, 7 farz, 12 erkân vardır; Sünnîlikte bu yoktur. Sünnîlik, İslâm’ı 5 şarta, imanı ise 6 şarta dayandırır ve 5 vakit namaz vardır.

5. Sünnîlikte, Hac ve Zekât vardır; Alevîlikte, Hac anlayışı gönülleri fethetmektir ve Alevîlikte, zekât değil paylaşım vardır. Sünnîlikte, inanç ritüelleri tamamen farklıdır; Alevîlerde Cem vardır. Secde âdemedir. Alevî ibadetinde musiki ve aşk vardır; Kâbe gönüldür.

6. Alevîlikte varolan 4 kapı 40 makam ve 3 sünnet, 7 farz, 12 erkân Sünnîlikte yoktur. Sünnîlikte İslâm’ın 5 şartı vardır: Beş vakit namaz, Hac, Zekât, Ramazan Orucu ve Kelime-i şehadet vardır. Allah’tan korkmak vardır

7. Alevîlikte, Allah’a sevgi vardır; insana sevgi ve saygı vardır. Muharrem Orucu, Hızır Orucu, 48 Perşembe Orucu ve Nevruz Bayramı vardır; Sünnîlikte bu oruçlar yoktur.

8. Alevîlikte, cem ve niyaz vardır; Sünnî inanç, bunları reddeder. Sünnî-İslâm’la Alevîlerin tek ortak noktaları; Hz. Peygamber’e, Kur’an-ı Kerim’ine ve Allah’ın birliğine inanmaktır. Başka

inançsal bağlılığı yoktur.

 

Alevîlikte, ibadetin temel şartları

1. İman: Alevîlikte, ibadet yapabilmek için iman sahibi olmak gerekir.

2. İkrar: Alevî (yol oğlu) olabilmek için, Peygamber soyundan gelen ve o soy tarafından kendisine görev verilen bir Mürşit’e söz verip bağlanmak şarttır.

3. Erkân: Musahip tutup görgü kavline girmek, 48 Cuma Cem’e katılıp, Hak lokması dağıtmak, Mürşit’in dediklerini uygulamak gerekir.

4. Takva: Allah’ı sevmek, O’nu darıltmamak için gayret sarf etmek; eline, diline, beline sahip olmak; eşine, aşına, işine sadık olmak; özüne, sözüne, sazına, gözüne doğru olmak; ağlayanı güldürmek, boşalttığını doldurmak, yıktığı varsa yapmak, gördüğünü örtmek, görmediğini söylememek, eliyle koymadığını ve hak etmediğini almamak, on sekiz bin âlemi hak bilmek, yetmiş iki milleti bir görmektir. Allah: Özünde iman, sözünde takvayı yüzünde bilmek; bilcümle varlık onun elinden ve dilinden emin olmak.

5. Amel: İlim sahibi olmak; inandıklarını uygulamak; yedi nefis mertebesini ve 4 kapı 40 makamı bilmek, yerine getirmek ve bunları geçip İnsan-ı Kâmil olmak.

6. Meveddet: (Tevellâ-Teberra): Allah, pek çok ayette, Peygamber ve onun Ehlibeyt’ine ve soyuna sevgi ve bağlılık göstermemizi emretmektedir. Meveddet, sevgi ve bağlılık anlamındadır. Tanrı’nın ‘Vedüd’ adından kaynaklanmaktadır. Tevellâ, ‘sevmek’ anlamında; Teberra ise, ‘kaçınmak anlamındadır. Yani Alevîlikte teberra; Peygamber ve Ehlibeyt’ini, Peygamber’in soyunu sevmeyenlerden kaçınmak anlamındadır. Alevîlikte, Ehlibeyt’i incitmek, Peygamber’i incitmekle eşdeğer tutulmuştur.

 

Kaynak: Kitap ‘RIZA-İ HAK’ Seyyid Mürsel Kami